20 Mart 2006 Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Günü Assitej Türkiye Merkezi Bildirisi


Günümüzde bir gerçeğin altını çizmekte yarar var; her şeyi onun üstüne bina ettiğimiz, kendisini gelecekle özdeşleştirdiğimiz çocuklarımızın ''çocuk ömürleri'' giderek kısalıyor.

 

Günümüzde bir gerçeğin altını çizmekte yarar var; her şeyi onun üstüne bina ettiğimiz, kendisini gelecekle özdeşleştirdiğimiz çocuklarımızın ''çocuk ömürleri'' giderek kısalıyor. Uzak değil, yakın çevremize dikkatle baktığımızda da görebileceğimiz bir gerçektir bu. Aslında, ''çocuk ömrü'', insan hayatının belki de en dokunulmaz, en günahsız, en kutsal dönemi değil midir? Ne ki, yine içinde yaşadığımız dönemin tüm değerleri yerle bir eden hoyrat tavrı, sözünü ettiğimiz çocuk ömrünün kısalmasının başlıca gerekçesi. Sonuçta küçük insan, daha gözünü açmadan, dünyayı tam olarak algılayamadan ve en acısı öz benliğini zenginleştirecek düşler inşa edemeden kendisini hayatın tam ortasında buluyor. Kimi hanelerde evin giderlerine katkı çabasının soğuk yüzü, düşlerin sıcaklığını acımasızca boğuyor. Biraz daha şanslı olanlar ekonomik kaygıyı değilse bile, belki ondan daha da acımasız olan sınav sistemlerinin amaçsız birer yarışmacısına dönüşüyorlar.

Sonuç olarak, günümüz dünyasında evde ya da sokakta giderek büyüyen bir yalnızlık, öncelikle küçük insanları tehdit ediyor. Sokak oyunları çoktan ölmüş; bireyler renkli camların, yapay aydınlıkların karşısındaki yalnızlığa mahkum edilmişlerdir.

Tiyatro bu umutsuz fotoğrafın farkında olan ve çözüm olmaya hazır bekleyen bir sanat dalıdır. Çünkü tiyatro, tıpkı sahneye çıkanların da örnekledikleri gibi, hayat karşısında paylaşmayı, dayanışmayı ve sevgiyi önerir. Özellikle başlangıcından bu güne değin, çocuk tiyatrolarında sahnelenen oyunların sözünü ettiğimiz bu temalar doğrultusunda hazırlandığı bir gerçektir. İnsan ve doğa sevgisi, barış içinde yaşanan bir dünya özlemi, paylaşma ve dayanışma duygusu yeni öyküler ve anlatım biçimleriyle küçük izleyicileriyle buluşmayı bu gün de sürdürüyor. Bu nedenle çocuk tiyatrosu yapan sanatçılar, meslek aşkının ve tiyatro sevdasının da ötesinde, bilgiyle donanarak yeteneklerini hayatla buluşturmakla yükümlüdürler.

Çocuk tiyatroları söz konusu olduğunda ilk elde akla gelen her düşüncenin ışığa boğulması, renkler barındırması, gülümseme yüklenmesi kaçınılmazdır aslında. Ne ki, sıklıkla yinelenen bu temiz ve masum düşünceler insanı bambaşka bir yanılgının da içine çekiyor. Yaşadığımız dünyanın , bir zamanlar çocuk olan biz yetişkinlerin de paylaştığı masallara hiç benzemediğini fark ediyor ve bu tuhaf yanılgının bedelini çocukluklarından çalmak suretiyle yine onlara ödetiyoruz. Günümüz dünyasında sürekli kazanan , ipi her yarışta önde göğüsleyen ve tüm rakiplerini bertaraf eden yeni masal kahramanlarına gerek duyuluyor. Sunduğumuz modeller, içinde yüzdüğümüz yanılgı nehrinde bizlerle birlikte sürükleniyor ve çocuğuyla yetişkiniyle o hiç saygı duymadığımız değerlere kolaylıkla teslim oluyoruz. Belki de yanlışı ayırt etmemiz için elinden tutulup çocuk tiyatrolarına götürülenler yetişkinler olmalı ; çünkü en az çocukları kadar onların da masallara gereksinimleri var. Bu denli kıyıcı bir dünyada yaşamakta oluşumuzu başka nasıl açıklayabiliriz ki?

Öyleyse bu gerçeğin altını bir kez daha ve hep birlikte çizmenin tam zamanı: sözünü ettiğimiz türden bir yabancılaşma yalnız küçük insanları değil, dünyanın geleceğini de tehdit ediyor. Ancak ne güzel ki, çocuk tiyatroları bu eksikliğin farkında olmakla yetinmeyip mızıkçılık yapma ve kuralları sarsma hakkını hala kullanabiliyor. Çünkü onlar dünyanın gidişatını iyi izliyor, antenlerini yeni yetişen kuşaklara ustalıkla doğrultabiliyor ve algılarını sürekli açık tutabiliyorlar. İçinde yaşadığımız dönemde düş gücünün coğrafyasını alabildiğine genişletmeye çalışan savaşımcılara her zamankinden daha çok gereksinim var. Günümüzde çocuk tiyatrosuna gönül veren sanatçılar yeni arayışların peşine düşüyor, farklı anlatım yöntemleri deneyerek arayışlarını sürdürüyorlar. Şanslıysak, karşılarına çıkan her boy rakiple kıyasıya mücadele edeceklerine, daha da önemlisi bu çabalarını dünden yarına usanmadan sürdüreceklerine de tanık olacağız.

Çocuk tiyatrosu özveri isteyen bir uğraştır. Sahnede varolma egosunun çok ötesine geçmeyi başarıp evdeki, sokaktaki, okuldaki çocuğun yanında olabilmeyi zorunlu kılar. Bundan ötürüdür ki, rastlantıyla olsun çocuk oyunu izleyen bir yazar mutlaka çocuk oyunu yazma arzusu duyacaktır; keza bir oyuncu çocuk tiyatrosu projesinde yer almanın çağdaş bir insan olma bilinciyle örtüştüğünü fark edecek, bir yönetmen böylesi bir çalışmada öncülük etmenin doğal bir görevi olduğunu düşünecektir. Sonuçta bu duyguyu hayata geçirecek tek olgu sorumluluk bilincidir. Tıpkı çocuk tiyatrosuna toplum olarak sahip çıkma sorumluluğumuzun olması gibi.

İyi niyetli yinelemeler kimi zaman yenilginin göstergesidir aslında. Savaşsız bir dünya, kirlenmemiş doğa, insanca yaşanacak bir gelecek, sıklıkla yinelediğimiz beklentiler arasındadır. Çaresiz bir biçimde dile getirdikçe yenilgiyi pekiştirse de yinelemekten asla vazgeçmeyeceğimiz düşüncelerdir bunlar. Ancak, unutmamamız gereken bir gerçek var; düş gücünden beslenmemiş hiçbir düşünce yarını hazırlayamaz. Bu nedenle çocuk tiyatrolarında iyi, yetkin ve içtenlikle dile getirilmiş bir söylem, genel geçer kurallarla çatışsa bile eninde sonunda bir yolculuk başlatacaktır. Evet, adresi düş kurmanın güzelliğine çıkan gerçek bir yolculuk! Yediden yetmişe gereksinim duyduğumuz gıda bu değil mi yoksa?

''Bir zamanlar bir çocuk varmış..'', diye başlayan bir masal duymak en büyük korkumuz olmalı bu yüzden. Çocukluğun yalnızca masallarda kalması düşüncesi uykularımızı kaçırmalı. Nükleer tehlike, ölüp giden doğa, kaybolan bir çocukluktan daha az tehlikeli değil. Günün birinde masalını yitirmiş bir dünyanın çölleşmiş bir göktaşına dönüştüğünü görmek karabasanımız olmalı. “Çocuk ömrü” olabildiğince hayatta kalmalı bu nedenle; yeşertilmeli, yaygınlaştırılmalı. Evrenin yaşam vadeden yegane bahçesindeyiz ve bu eşsiz bahçeyi rengarenk ve canlı tutacak çabalardan birinin çocuk tiyatroları olduğunu unutmamalıyız. Bu tespit çocuk tiyatrolarının önemini bir kez daha belirliyor. Çünkü geleceği güzel kurulmuş düşler, iyi anlatılmış masallar ve özenle hazırlanmış nice güzel oyunlar kuracak .

 

Ahmet Önel


20.03.2006