Bursa Festivali Mustafa Sekmen Gözlemci Raporu



Ülkemizde sanat etkinliklerinin, özellikle sahne sanatları alanında bir festivalin 20 yıldır sürdürülüyor olması dikkate değer bir başarı sayılmalıdır. Sahne sanatları etkinliklerinin doğası gereği canlı icraya dayanması nedeniyle festivallerinin, çok sayıda personel ve yüksek harcama gerektirdiğini de düşünürsek bu başarının değeri daha iyi anlaşılır. Uluslararası özellikteki bu festivalin, uluslararası niteliğini korumak için göstermelik birkaç oyuna dayanmadığını, baştan beri kaliteli yabancı ve yerli oyunlardan oluşan programlar yaptığını vurgulamak isterim. Bursa Kültür Sanat Turizm Vakfı ile Assitej Türkiye’nin işbirliği ile gerçekleştirilen festivalin iki binlerin başında yapılan birkaçına daha katılama şansı bulmuştum. Yirmincisinden bakılınca Assitej Türkiye’nin oyun seçimi, programın oluşturulmasında olduğu kadar konaklama olanaklarında da kaliteyi korumaya devam ettiği, oyun değerlendirme toplantılarının birleştirici/kaynaştırıcı/bilgilendirici yararına inanarak sürdürdüğü, bağımsız gözlemcilerin sayısını olabildiğince yüksek tutmaya çalıştığını gördüm.

Özellikle tiyatro sanatının örgütlü bir toplumda olması gerektiği kadar, üst yapı tarafından desteklenmediği hatta giderek zayıf düştüğü günümüzde, çocuk ve gençlere yönelik bir festivalin yürütücüsü olmak bu etkinliği ayrıcalıklı kılıyor.

Festivalde, Tiyatro Tem’in “Dünyanın Yemeği”, Uludağ Üniversitesi, GSF, Sahne Sanatları Bölümü’nün “Gözlemeci”, Çantalı Bayan Tiyatrosu’nun “Çantalı Bayan” ( İspanya ), Tiyatro Tempo’nun “Bir Büyükanne Aranıyor”, Craft Tiyatro’nun “Taşlar” Hvid Stoj Sahne’nin “Yaratış” adlı oyunlarını izleme fırsatı buldum. Ne yazık ki benim ve bazı katılımcıların festivali izlemesini olanaksız hale getiren kaybımız yaşanınca Ankara’ya hareket etme kararı aldım. Prof. Dr. Nurhan Karadağ’ın hastaneye kaldırılışı ve ertesi gün vefat haberi, ben ve onu tanıyanların festivale odaklanmasını zorlaştırdı.

Festivalin her bir oyununu eleştirmen tutumu ile değerlendirmek yerine genel olarak birkaç konuya değinmek istiyorum. Festivalde geleneksel olarak sürdürülen oyun değerlendirme toplantılarının yapıldığına değinmiştim. (Belarus’ta gerçekleştirilen bir üniversite tiyatrosu festivalinde bu etkinliği “Discussion Club” adıyla yapıyorlar.)  Akşamları tüm katılımcıların konakladığı otelde yapılan bu toplanmalarda zaman zaman yaşanan savunma-saldırı gerilimi hemen hiç yaşanmamış olmasını çok olumlu bir durum. Özellikle Tiyatro Tempo ve Tiyatro Tem’in izleyicilerin değerlendirmelerini serinkanlı bir zihinle ve gerçekten anlamaya çalışan tutumları dikkatimi çekti. Bir yandan aldıkları değerlendirmeleri farklı seyirci deneyimleri ile karşılaştırmaları ve zaman zaman bunları bizlerle paylaşmaları, öte yandan dikkatli ve uzman gözlemcilerin katkı sağlayabilecek ya da yanlış anlaşılabilecek konuları ödev olarak kabul edip belirtilen konuda çalışacaklarını vadetmeleri sanatçı olarak olgunluklarının kanıtıydı. Bu durum yoğun ve karşılıklı zihinsel bağları güçlendiren bir iletişim ortamı yarattı. Ancak benim katıldığım tüm değerlendirmeler böyle olmadı. Uludağ Üniversitesi GSF Sahne Sanatları Bölümü’nün “Gözlemeci” adlı oyunu değerlendirilirken, Öğretim elemanı/yönetmen ile öğrenciler yaptıkları gösterinin başarısından fazlaca emin bir tutum sergilediler. Öte yandan Türk Tiyatrosu’na katkı sağlama bağlamında Orta Oyunu’na eğilmiş olmalarının takdir edilmesi gereken bir durum ve gösterilerinin kalitesini belirleyen bir şeymiş gibi yaklaştılar. Bu durumda getirilen eleştirileri bu anlamlı çabaya karşı anlayışsızlık olarak algılamış oldular. Oyunun yönetmeni ve öğretim görevlisi yayınladığı bir yazısında* da (http://mimesis-dergi.org/2015/10/20-uluslararasi-bursa-cocuk-ve-genclik-tiyatrolari-festivali/)  değerlendiricilerin bu konulardaki görüşleri konusunda üzüldüğünü belirterek, onların türü yeterince bilmemekle ve değersiz görmekle yargılıyor.  Bu hava birçok değerlendiricinin düşüncelerini açıklamamasına ya da fazlaca yumuşatarak sunmasına neden oldu. Oysa değerlendirenlerin amacı yukarıda değindiğim iletişim ortamında görüşlerini açıklıkla paylaşmaktı.

Son olarak, oyunlara çocukların katılımı konusunda uzun yılların çözülemeyen sorununu hala önümüzde olduğu ortada. Gösterimi düzenleyenlerin çocukların oyunlarına verdiği tepkileri olumlu ve beklenen bir durum olarak yaşamasına rağmen, çocukları gösterilere getiren öğretmen veya büyüklerinin engelleyen /kontrol eden tutumları düşündürücüdür. Genel eğitim ve terbiye anlayışımızda oyun izlemeye ilişkin görgünün az olması, çocukların eğitiminde drama ve tiyatronun ne kadar önemle ele alınması gerektiğini gösteriyor.

Mustafa Sekmen


18.11.2015